414 entry daha
  • sert kabuklara sahip talihsiz yengeçler olmamız üzerine*,

    tüm bu sert kabuklar yüzünden karşılıklı olarak sürtüşmelerimiz ve sonrasında gelen çarpışmalarımız bu talihsiz hapis halimizi kıramıyor, aksine onu daha sertleştiriyor ve parmaklık sayısını artırıyor. belki de daha da şiddetli çarpmalıyız özgürlüğümüz için. bu kabuklar bizi birbirimizden izole ediyor ve öte yandan kabuksuz ne yapacağımızı bilmediğimiz için safe zone uğruna daha yüksek çarpışma bir yana dursun çarpışmayı dahi göze alamıyor ve iletişimimizi yalnızca sürtünme ile gerçekleştiriyoruz.

    bu yüzden belki de iletişimlerimiz karşı tarafı anlamak yerine kendi istek ve konuşmalarımızı dikte etmek ile geçiyor. buna bencillik dense de aslında tamamen korkudandır belki de. kabuğumuzun kırılmasını istemiyoruz çünkü özgür kalırsak etimiz-kalp- açığa çıkacak ve bir sonraki darbe, bizim canımızı inanılmaz yakacak potansiyele sahip olacak. dolayısıyla sürtüşmeler ve hafif çarpışmalar her daim oluyor. sırası ve yoğunluğu farklı olsa da genel olarak bu düzen devam ediyor ve kırılma hali nadiren oluyor.

    kırılmak için o kişiye tam bir güven duymak gerek ve bu inanılmaz bir risktir. kendisini yalnızca delilikte yahut aşkta gösterir. çok nadir de olsa karşılıklı eşleşme ile aynı anda kırılma da olabilir ki bu en zorudur çünkü her iki taraf da acıya açık hale gelir ama en güzeli de budur. birlikte acıya katlanma, onu bölüp paylaşabilme... tabi bu kez de zararın dağılımı konusunda tartışmalar yaşanabilir, insanız sonuçta. korunmasız ete gerçekleşecek darbe daha şiddetlidir elbette fakat öte yandan partnerlerin ikisi de kabuklarından feragat ederse birbirlerine zararı daha az olacaktır.

    ne demiş atalarımız et ete değmeden cima olmaz (denemeyi böyle bitirmek kısmetmiş).
  • kişiselleştirilmiş tanrı üzerine,

    "tanrının var olmasını dilemek ve sanki varmış gibi davranmak ve hissetmek. ve işte bu şekilde, tanrının varlığını dileyerek ve bu arzuya uygun davranarak tanrıyı kendimizde yaratırız. yani (aslında) tanrı kendisini bizde yaratır. kendisini bize açar ve gösterir çünkü tanrı kendisini sevgiyle ve aşkla arayan kişiyle buluşmak için dışarı çıkar ve kendisini soğuk, sevgisiz bir akılla arayan kişilerden kendini geri çeker."

    tanrı yaratılan bir olgudur, bir nevi inanç sahibi kişilerin kendince dizayn ettiği hayali kutsal bir arkadaştır. maalesef insan, bu en büyük maharetini ve dostunu kaybetmiştir. birkaç kişi be birçok kurum bunu suistimal etmiştir. belki şahsi inançların birikip taşmasından korktular, belki de kaosu önlediler.

    asıl acı ve muhtemel neden ise düzeni kişisel çıkarlar uğruna düzüp, kendi tanrılıklarını dikte için hayali arkadaşları katlettiler. böyle milyarlarca özgür ve inançlı insan olacağına putlar, tehlikeli şizofrenler ve suistimal edilen saf kişilerden oluşan milyonlar günümüze ulaştı. bu gücü kendinde toplayanlar büyük sorumluluk sahibi olup süper kahramanlar olur iken bunu tanımayanlar ya boyun eğdi ya da izole edildi, kapatıldı.

    bireyselliğin yüzyıllarca birkaç kişi ve kurum tarafından hırpalanmış olması ne kadar acı olsa da artık insanlar daha cesur, daha araştırmacı ve daha güçlü. kaosu gerçekleştirmek için yıllardır çok fazla anti şehit verildi ama meyveler 21. yüzyılda toplanmaya başladı.

    geleceğin sorunu ise bu putların yıkılıp yıkılmayacağı değil bunun nasıl gerçekleştirilceği. işte o zaman şahsi inanç ve tutsak haldeki hayali arkadaşlar devreye girecek. pasifize halden kurtulan satyagraha canlanacak (mı) yoksa üzüm üzüme baka baka zalimleşmiş mi olacak.

    göreceğiz.
hesabın var mı? giriş yap